30 Mart 2012 Cuma

Quit

Saçma bir kendini kanıtlama çabası, biraz inat ve şişik bir ego üçlemesi sonucu  yatkın olduğum konulara eğilmek yerine kendimi zorlamayı seçerim her zaman.  Mesela hayatım boyunca aramın iyi olmadığı matematik ve fizik ikilisinin krallığının hakim olduğu bir bölüm okudum üniversitede. Normal şartlarda, çok affedersiniz, popomla  bitireceğim bir bölümü seçmek yerine 4 sene kafa patlatmayı yeğledim. Yetmedi bir sene de uzatmalarda top koşturdum. "Rahat batması sendromu" diye bir ruh hastalığı var ise ben kesin bu hastalığın pençesindeyim.
Şimdilerde de bu ruh hali içerisinde kıvrım kıvrım kıvranıyorum.

Varolandan duyduğum ümitsizlik duygusunu yeni olanın vaatleri ile doldurmaya başladım. Ne ettiğimi bilmeden, iyi mi kötü mü diye sorgulamaya fırsat bile bulamadan daldım kapıdan içeriye.

Şimdi bakınıyorum sağa sola, biraz şaşkınım. İyi olacağına dair umutlarım, herşeyin yanıp küle dönüşme ihtimaline  dair korkularım var. Umut ve korku duygularını antik çağlarımdan bu yana birarada yaşamadım. Özlemişim aslında. Umudun tam istediğim  noktalara temas edip ürpertmesini, korkunun kaybetmemek için çaba sarfetmeye teşvik etmesini özlemişim.

Evet, kaybetmek istemiyorum. Hep olsun istiyorum. Hep... Sözlük anlamını tam bilmeden, ne kadar süreceğini bilmeden hep olsun istiyorum.