16 Nisan 2012 Pazartesi

Pb

"Hava bu aralar kurşun gibi ağır" deyip tüm günahı yine havaya yüklesem hiç fena olmaz. Devam edebilmek için ille de bir sebep-sonuç ilişkisi kurmaya çalışırım oldum olası. Bi de okudum mühendis oldum ya her boku sayılara dayandırarak, sayısal analiz sağolsun diyerek en yaklaşık sonucu bulmaya çalışmasam olmuyor. Mesela hava kurşun gibi ise, kurşunun özgül ağırlığı adıma konu olan elementten kat be kat fazla olduğunu da göz önünde bulundurursak üzerimde yarattığı baskıya pek şaşırmamam gerekiyor. Sonuçta çapım belli, aşık atamıyorum benden daha güçlü, daha büyük, daha yenilmez bir elementle.

Ama biliyorum, havada ya da suda değil kabahat. Kabahat iflah olmayan iç sesimde! Geveze olduğumu söyleyenler bir de iç sesimle tanışsalar benden özür dilerler. O derece yani. Bıdı bıdı bıdı konuşup durmasa belki kanatlanıp uçacağım ama "o" sussun yeter ki diye canhıraş çözüm üretmeye çalışırken yemin ederim yoruluyorum, kolum kanadım da kalkmıyor haliyle. Serde inat var, pes etmiyorum çabalıyorum. En azından şimdilik.


Bugün bi de bi'şey oldu; bir şarkı dinliyordum, sözler birden çok manalı geldi. Hani dersin ya "beni anlatıyor" diye. Sen anlatamazken, elin adamının cümlelerinin duygularına tercüman olması da boktan bi durum aslında. İnsanı aciz hissettiriyor. Ulan, ben niye akıl edemedim bunları, diyorsun. Bu açıdan bakınca hırs yapıp daha da beter olman muhtemel. O yüzden bakış açımızı değiştirip şu sonuca varıyoruz: Yalnız değiliz, oley!!!  Birlikten kuvvet doğuyor. Bütün dünya buna inanıyor sonra. Ve "Hayat" bayram oluyor.

Evet.